10 Ocak 2013 Perşembe

YA BEDENİNİZLE İLGİLİ HER ŞEY SADECE İLGİNÇ BİR BAKIŞ AÇISIYSA?


Pek çoğumuzun bedenlerimizle olan ilişkisi ne kadar ilginçtir değil mi? Gittiğimiz her yerde bize eşlik ederler ve dünyada yaptığımız her şeyi mümkün kılarlar, ancak bizler bedenlerimizi her fırsatta görmezden gelir ve kötüleriz, onun bize çaresizce göndermeye çalıştığı mesajları dikkate almayız.
Ama bir gün gelip ağrı ya da dikkatimizi çeken belirtiler yarattıklarında hemen bedenimizde bir şeylerin korkunç derecede yanlış gittiği ve belirtilerden derhal kurtulmamız gerektiği sonucuna varırız. Ortaya çıkan şeyin, bedenimizin dikkatimizi çekmek için umutsuz atılımları olduğunu neredeyse yanlış algılamanın esiri olarak bedenimizi tamamıyla görmezden geliriz.
Access Consciousness™’ un önemle vurguladığı on yönlendirmeden ikincisi “Her şey ilginç bir bakış açısıdır” ı bu duruma uygularsak nasıl olur bir bakalım. Ya bedenimizde ortaya çıkan her şey sadece ilginç bir bakış açısıysa? Bu bedenimizle daha farklı bir gerçeklik, belki de bedenimizle daha faydalı bir işbirliği yaratır mıydı?  

Kesinlikle, bedenimizde oluşmasından hoşlanmayacağımız şeylerin değişmesini kolaylaştırır. Peki, neden kolaylaştırır?  Bedenimiz farkındadır, bilinçlidir ve zekidir, tıpkı bizlerin olduğu gibi, sadece sürekli olarak kendi bildiklerinin üstesinden geldikleri zihinleri yok. Tıpkı hayvanlarda olduğu gibi, kendimizi bedenlerimizden daha bilinçli var sayıyoruz, çünkü bedenlerimiz konuşmuyor ve düşünmüyor ama biz bunları yapıyoruz. Peki, bu varsayım gerçekten doğru mu? Yoksa bedenimiz tıpkı tsunami esnasında Tayland da onları 30 yıldır aynı yerde tutan yerdeki direkleri kaldıran çünkü oluşan tsunaminin eğer o direkleri kaldırmazlarsa plaja gidip bedava balık yakalamaya çalışan insanlardan çok daha kolayca boğulmalarına neden olacağının farkında olan fillerde olduğu gibi farkında mı?
Yargılama yaptığımızda – ki bu durum ilginç bir bakış açısı olmanın tam tersidir – yargıladığımız şey neyse değişmeyecektir. İnanmıyor musunuz? Birisi sizden sevmedikleri nedeniyle bir şeyi, herhangi bir şeyi değiştirmenizi talep ettiğinde değiştirmeye ne kadar istekli olursunuz? Yoksa genç ya da iki yaşındaki biri gibi topuklarınızı yere kazıyıp onları ilginç bir bakış açısı noktasına ki bu nokta seçme özgürlüğüne sahip olacağınız noktadır, gelmelerine ya da getirinceye kadar direnir misiniz? İnsan doğasının bu eğilimi, yargılanan bir şeyi değiştirmeye gösterilen direnç, çok uzun süredir gözlemlenmiştir, psikolojik olayların bir bütün veya biçim olduğunu savunan psikologlardan biri olan Fritz Perls bu durumu “ değişimin paradoksal teorisi” olarak adlandırmıştır.
Bu durumun bedeninize uygulanabileceğini tahmin eder miydiniz? Kim bilebilir? Bedeninizle ilgili olarak herhangi bir şeyi değiştirmek için, arzu edilmemiş bile olsa, her şeyden önce bedeninizle ilgili yargıyı bırakıp bedeninizin talepleriniz doğrultusunda neyi yarattığı hakkında yalnızca ilginç bir bakış açısı diyeceğiniz noktaya gelmeniz gerekir.
Bedeniniz talebiniz doğrultusunda arzu edilmeyenleri nasıl yaratır? Bedeninizin kıvrak, sağlıklı, esnek ve iyi derecede fonksiyonel olmaktan başka bir şey olmayı mı temenni ettiğini düşünüyorsunuz? Bunu temenni etmiyor. Bunu kontrol etmek ister misiniz? Bedeninize ne kadar yaşamak istediğini sorun! Aşağı yukarı 100 yıl? 300? 400? Eğer gittikçe daha hafif hissettiriyorsa rakamı arttırmaya devam edin. 
O nedenle eğer bedenimizin hoşlandığı şey buysa beden hangi nedenle dejenere olup, parçalanıp, ölüyor? Bunun nedeni bizlerin bedenimize zorla kabul ettirmeye çalıştığımız kısıtlamalardır. En akıllı hareketimiz değilse de en azından çok yaygın bir hareket olduğunu söylememiz gerekir.

Öyle ise bedenimize ilginç bir bakış açısıyla yaklaşacak olsak bu neye benzerdi? Değiştirmesi kolay olabilirdi! 3 günlük arayla ilk ve ikinci Level 2&3 Sınıfına katılan bir kadın katılımcımız iki sınıf arasında 2 beden düşmüş, bunu bedenine soru sorarak yaklaşımda bulunarak başarmış örneğin “ Beden, kollarımdaki bu sarkıklığı değiştirmek neye mal olur?” sorusu bunlardan biriymiş.
Bedenimizde oluşan her şeye sadece ilginç bir bakış açısı yaklaşımda bulunsak uzmanların ve tıp doktorlarının görüşleri şimdi olduğu gibi üzerimizde ağır bir baskı oluşturur muydu? Ya her teşhis geri dönüşü olmayan gerçek beyanı olmak yerine bedenimizin dikkatimizi çekmek üzere aldığı ilginç bir bakış açısı ise? Bedenimize sorabiliriz, “Bedenim bunlarla ( Buraya bedeninizi seçtiği belirtileri yazabilirsiniz) bana ne anlatmak istiyorsun?
Aynı sorular ağrılara da uygulanabilir. Ağrının gerçek olduğuna karar verdiğimiz an doğru olduğumuzu kanıtlamak adına onu gerçek yapmaya devam ederiz. Bunun yerine soru sorsak ne olur? Bu sorulardan biri Gary Douglas’ ın önerdiği gibi “ Bedenim bu yoğunlukla bana ne söylemeye çalışıyorsun?” olabilir. Daha önce tanımlayarak ağrı olarak etiketlediğimiz şey yoğunluk olarak ciddi, gerçek ve önem arz etmekten evet, sadece başka ilginç bir bakış açısı olmaya geçer
 “Sahip olduğum bu bakış açısı ilginç bir bakış açısı” yaklaşımı yargılamadan çıkmanın biletidir. Bunu bedenimize nasıl uygulayabiliriz? Bedenimiz hakkında kaç tane yargımız var? Aynada görmekte olduğumuz görüntü gerçekten neye benzediğimiz değil bu yargıların belirlediği görüntüdür.
Eğer bedeninizin her hangi bir parçasıyla ilgili her bir görüş sadece ilginç bir bakış açısı olsaydı bedeninizle ilgili neyi değiştirebilir diniz? Ya bedeninizle ilgili özlemini çektiğiniz değişimi yaratmak bakış açılarınızı değiştirmek kadar kolay olsaydı? Gerçek, bunu gerçekleştirmeye istekli misiniz? Bunu yapmak neye mal olur?
Tüm yaşam bize kolaylıkla, neşeyle ve ihtişamla gelir.
Sevgi ile.
Bilince Erişim - Canan
Bu yazı Access Consciousness™ resmi blog sayfasından sadeleştirilerek tercüme dilmiştir. Yazının aslına ulaşmak için link; http://access-consciousness-blog.com/2012/11/what-if-everything-about-your-body-was-just-an-interesting-point-of-view/