Pek çoğumuzun bedenlerimizle olan
ilişkisi ne kadar ilginçtir değil mi? Gittiğimiz her yerde bize eşlik ederler
ve dünyada yaptığımız her şeyi mümkün kılarlar, ancak bizler bedenlerimizi her
fırsatta görmezden gelir ve kötüleriz, onun bize çaresizce göndermeye çalıştığı
mesajları dikkate almayız.
Ama bir gün gelip ağrı ya da
dikkatimizi çeken belirtiler yarattıklarında hemen bedenimizde bir şeylerin
korkunç derecede yanlış gittiği ve belirtilerden derhal kurtulmamız gerektiği
sonucuna varırız. Ortaya çıkan şeyin, bedenimizin dikkatimizi çekmek için
umutsuz atılımları olduğunu neredeyse yanlış algılamanın esiri olarak
bedenimizi tamamıyla görmezden geliriz.
Access
Consciousness™’ un önemle vurguladığı on yönlendirmeden ikincisi “Her şey
ilginç bir bakış açısıdır” ı bu duruma uygularsak nasıl olur bir bakalım. Ya
bedenimizde ortaya çıkan her şey sadece ilginç bir bakış açısıysa? Bu
bedenimizle daha farklı bir gerçeklik, belki de bedenimizle daha faydalı bir
işbirliği yaratır mıydı?
Kesinlikle,
bedenimizde oluşmasından hoşlanmayacağımız şeylerin değişmesini kolaylaştırır. Peki,
neden kolaylaştırır? Bedenimiz
farkındadır, bilinçlidir ve zekidir, tıpkı bizlerin olduğu gibi, sadece sürekli
olarak kendi bildiklerinin üstesinden geldikleri zihinleri yok. Tıpkı
hayvanlarda olduğu gibi, kendimizi bedenlerimizden daha bilinçli var sayıyoruz,
çünkü bedenlerimiz konuşmuyor ve düşünmüyor ama biz bunları yapıyoruz. Peki, bu
varsayım gerçekten doğru mu? Yoksa bedenimiz tıpkı tsunami esnasında Tayland da
onları 30 yıldır aynı yerde tutan yerdeki direkleri kaldıran çünkü oluşan
tsunaminin eğer o direkleri kaldırmazlarsa plaja gidip bedava balık yakalamaya
çalışan insanlardan çok daha kolayca boğulmalarına neden olacağının farkında
olan fillerde olduğu gibi farkında mı?
Yargılama yaptığımızda – ki bu
durum ilginç bir bakış açısı olmanın tam tersidir – yargıladığımız şey neyse
değişmeyecektir. İnanmıyor musunuz? Birisi sizden sevmedikleri nedeniyle bir
şeyi, herhangi bir şeyi değiştirmenizi talep ettiğinde değiştirmeye ne kadar istekli
olursunuz? Yoksa genç ya da iki yaşındaki biri gibi topuklarınızı yere kazıyıp
onları ilginç bir bakış açısı noktasına ki bu nokta seçme özgürlüğüne sahip
olacağınız noktadır, gelmelerine ya da getirinceye kadar direnir misiniz? İnsan
doğasının bu eğilimi, yargılanan bir şeyi değiştirmeye gösterilen direnç, çok
uzun süredir gözlemlenmiştir, psikolojik olayların bir bütün veya biçim
olduğunu savunan psikologlardan biri olan Fritz Perls bu durumu “ değişimin
paradoksal teorisi” olarak adlandırmıştır.
Bu durumun bedeninize
uygulanabileceğini tahmin eder miydiniz? Kim bilebilir? Bedeninizle ilgili
olarak herhangi bir şeyi değiştirmek için, arzu edilmemiş bile olsa, her şeyden
önce bedeninizle ilgili yargıyı bırakıp bedeninizin talepleriniz doğrultusunda
neyi yarattığı hakkında yalnızca ilginç bir bakış açısı diyeceğiniz noktaya
gelmeniz gerekir.
Bedeniniz talebiniz doğrultusunda
arzu edilmeyenleri nasıl yaratır? Bedeninizin kıvrak, sağlıklı, esnek ve iyi
derecede fonksiyonel olmaktan başka bir şey olmayı mı temenni ettiğini
düşünüyorsunuz? Bunu temenni etmiyor. Bunu kontrol etmek ister misiniz?
Bedeninize ne kadar yaşamak istediğini sorun! Aşağı yukarı 100 yıl? 300? 400?
Eğer gittikçe daha hafif hissettiriyorsa rakamı arttırmaya devam edin.
O nedenle eğer bedenimizin
hoşlandığı şey buysa beden hangi nedenle dejenere olup, parçalanıp, ölüyor?
Bunun nedeni bizlerin bedenimize zorla kabul ettirmeye çalıştığımız
kısıtlamalardır. En akıllı hareketimiz değilse de en azından çok yaygın bir
hareket olduğunu söylememiz gerekir.
Öyle ise bedenimize ilginç bir
bakış açısıyla yaklaşacak olsak bu neye benzerdi? Değiştirmesi kolay
olabilirdi! 3 günlük arayla ilk ve ikinci Level 2&3 Sınıfına katılan bir
kadın katılımcımız iki sınıf arasında 2 beden düşmüş, bunu bedenine soru
sorarak yaklaşımda bulunarak başarmış örneğin “ Beden, kollarımdaki bu
sarkıklığı değiştirmek neye mal olur?” sorusu bunlardan biriymiş.
Bedenimizde oluşan her şeye sadece
ilginç bir bakış açısı yaklaşımda bulunsak uzmanların ve tıp doktorlarının
görüşleri şimdi olduğu gibi üzerimizde ağır bir baskı oluşturur muydu? Ya her teşhis
geri dönüşü olmayan gerçek beyanı olmak yerine bedenimizin dikkatimizi çekmek
üzere aldığı ilginç bir bakış açısı ise? Bedenimize sorabiliriz, “Bedenim bunlarla
( Buraya bedeninizi seçtiği belirtileri yazabilirsiniz) bana ne anlatmak
istiyorsun?
Aynı sorular ağrılara da
uygulanabilir. Ağrının gerçek olduğuna karar verdiğimiz an doğru olduğumuzu
kanıtlamak adına onu gerçek yapmaya devam ederiz. Bunun yerine soru sorsak ne
olur? Bu sorulardan biri Gary Douglas’ ın önerdiği gibi “ Bedenim bu yoğunlukla
bana ne söylemeye çalışıyorsun?” olabilir. Daha önce tanımlayarak ağrı olarak
etiketlediğimiz şey yoğunluk olarak ciddi, gerçek ve önem arz etmekten evet,
sadece başka ilginç bir bakış açısı olmaya geçer
“Sahip olduğum bu bakış açısı ilginç bir bakış
açısı” yaklaşımı yargılamadan çıkmanın biletidir. Bunu bedenimize nasıl
uygulayabiliriz? Bedenimiz hakkında kaç tane yargımız var? Aynada görmekte
olduğumuz görüntü gerçekten neye benzediğimiz değil bu yargıların belirlediği
görüntüdür.
Eğer bedeninizin her hangi bir parçasıyla
ilgili her bir görüş sadece ilginç bir bakış açısı olsaydı bedeninizle ilgili neyi
değiştirebilir diniz? Ya bedeninizle ilgili özlemini çektiğiniz değişimi
yaratmak bakış açılarınızı değiştirmek kadar kolay olsaydı? Gerçek, bunu gerçekleştirmeye
istekli misiniz? Bunu yapmak neye mal olur?
Tüm yaşam bize kolaylıkla, neşeyle
ve ihtişamla gelir.
Sevgi ile.
Bilince Erişim - Canan